Siirler

TAKVA YEŞİLİ

Ten sanatın mükemmel, din sanatın nasıldır?
Bakan gönence erer, hilâl kaşlı yüzünde,
İçindeki bahçeden meyve vermek asıldır
Seni gören erenler kaymaklansın özünde.

Gazide kılıç ama hırsızda açar kapı
Padişah tokadı ye rezilden içme hapı
Rabbin nazargâhıdır kalp denen nurlu yapı
Takvanın yeşilliği çiçeklenen özünde.

Bu dünya oyun yeri, ölüm karanlık gece
Can denizinde inci dudaktan çıkan hece
Sohbetle mest olanlar çevrende dönsün nice
İnanç gülleri açsın gonca gonca sözünde.

Takva dükkânı yoktur, satılmaz hiçbir yerde
Özü bir sözü bir ol derman ol bin bir derde
Din sanatın işlensin derununa seherde
Hakka vuslatın yakın mevsimlerin yazında.

9.10.2010
H.İbrahim SAKARYA


UTANSIN



Yetiş öğretmenim, boğ karanlığı,

Aydınlık olmazsa, güneş utansın.

Çağla sen, aratma coşmuş ırmağı

Güller bitirmezse, toprak utansın.



Önümde yol göster, kılavuzum ol,

Hedefe varmazsam, yollar utansın.

Yeter ki, başımda çobanım ol,

Kurda yem olursam, dağlar utansın.



İlmin ile nesle şöyle bir serpil,

Nesil göğermezse, yağmur utansın.

Mendilini al sen, gözyaşlarını sil,

Eğer ağlamazsa, zaman utansın.



Göster öğretmenim barış yolunu,

Silahlar susmazsa, zaman utansın.

Bir araya getir, kurdu koyunu,

Oyun bozulursa, bozan utansın.



Selâm öğretmenim, yürekten selâm,

Sana ulaşmazsa, yeler utansın.

Ne desem de ben anlatamam,

Yardıma koşmayan kalem utansın.
                                               (İsmail Hekim TAŞKIRAN)


KIZIYORUM

Tadım kalmadı doğru düzgün
Sabah yorgunum akşam üzgün
Rüyamda seni görmediğim gün
Öyle çok kızıyorum ki geceye

Yönümü dönerim senden yana
Koklarım havayı kana kana
Kokun ulaşmayınca bana
Öyle çok kızıyorum ki yele

Sıladan koparıp gurbete çağırdı
Beni oldum olası yerdi kayırdı
Bülbülü gonca gülünden ayırdı
Öyle çok kızıyorum ki feleğe

Aylardır değmedi elim ellerine
Yastığa sarılıyorum senin yerine
Sahip olamamış kokuna terine
Öyle çok kızıyorum ki yatağa

Saymakla bitmez ayrılığın nedeni
Allah kahretsin buna mecbur edeni
Cana hasret koydu gencecik bedeni
Öyle çok kızıyorum ki gurbete

Ağılar doldu ekmeğime aşıma
İnanılmaz ağrılar girdi başıma
Çilem sır kalsın mısralara taşıma
Öyle çok kızıyorum ki kaleme
                                                 Adem Durmazer 
 
 

SİTEM        
 
Bu bir sitem değil, ey canımın canı.
Bu yalnızlığın, çaresizliğin sesi.
Bir nefes kadar yakın olupta dokunamadığın.
Hani gözünün önünde olurda bulamazsınya.
İşte bu o, o yalnızlık.
Yaşayamadığımız dünün yerine,
Söyleyemediğim sevgimin yerine.
Hayır aşkım hayır!
Bu sitem değil.
Bu çaresizlik, bu yalnızlığın verdiği acı.
Acı mı dedim… ta yüreğimde.
Yüreğimin ta içinde.
Boşuna uğraşma aşkım göremezsin bilemezsin.
Onu ben bilirim.
Bu sitem değil, bu, bu sensizlik.

                                       Hacer Uysal SERİN

ASRIN VAMPİRLERİ
Kimin ayağı kaydıysa başında biterler
Elde avuçta ne varsa alıp yiterler
Dünyadayken cehennem azabına iterler
Zebani gibi yaşıyor asrın vampirleri

Koruması gerekenler göz yuma yuma
Ayrık gibi dağıldılar güzelim yurduma
Helalin üstüne haramı getirip kuma
Gayri meşru yaşıyor asrın vampirleri

Ticaret diyorlar Şu bildiğimiz kumara
Yıkılıp yok olan ocakları kimler onara
Girip onca öksüz ve yetim damara
Kan emerek yaşıyor asrın vampirleri

Her sitede bir ev her köşede bir iş yeri
Haydan gelenlerle dolup taşar cepleri
Ne harcanan emek var ne de alın teri
Avantadan yaşıyor asrın vampirleri

Ne vicdan azabı var ne çile ne de cefa
Bir elleri yağda bir elleri balda bu ne sefa
Meydan onların araştıran yok ki bir defa
Gönüllerince yaşıyor asrın vampirleri

Mevki makam sahibiyle eder maraba
Viski içer dönüp bakmaz biraya şaraba
Markalı elbise son model lüks araba
Kral gibi yaşıyor asrın vampirleri

İmamın arkasında yerleşirler en ön safa
Dürüstlük taslayıp el basarlar musaffa
Ağlayanın malıyla sürüyor seyrü sefa
Beddua içinde yaşıyor asrın vampirleri

Bir verip on alma sanatının adı tefe
İcra edenlerin hepsi insafsız hepsi efe
Aşla başlayıp nefretle ulaşırlar hedefe
İki yüzlü yaşıyor asrın vampirleri
                                                 Adem Durmazer

GEZLEVİM

Dağların eteğinde küçük bir vadidesin
Benzerin yok emsalin yok nadidesin
Bozkırla Hadim arasında abidesin
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Yol boyu gençlerin dolaşır koraf koraf
Kış bembeyaz bahar yemyeşil her taraf
Bütün samimiyetimle ediyorum itiraf
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Yaylaların var yüce dağların başında
Apayrı bir tat var senin ekmeğinde aşında
İhtiyar delikanlıların doksan yüz yaşında
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Dere boyunda kavakların göğe değer
Orada insanlar severse tam sever
Salma bir daha doğacak olursam eğer
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Dünya tanıyor artık al kırmızı kirazını
Keşke giderebilseydim hasretinin birazını
Öyle özledim ki tavuğunu eşeğini tazını
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Aşık Ömer üstat gibi ulu bir çınarın var
Yaz kış kurumayan onlarca pınarın var
Yar yüreğinde küllenmeyen narın var
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Şu anda yenicede in önünde olmak vardı
Gel diyor gel çatak gorkluca kaya ardı
Yüreğimi bir hüzün bir burukluk sardı
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Her karışında medeniyet ve uygarlık
İmreniyor sana Dedemli Söğüt Asarlık
Gönlün zengin hiç yaşamadın ki darlık
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM

Adın değişti ya işte bir o içime sinmedi
Eskisi yüreğimden dilimden hiç inmedi
Yıllardır içimi yakıp kavuran sızı dinmedi
Hasretinle yanıyorum GEZLEVİM
                                                Adem Durmazer


KÖYÜME ÖZLEM

Yayladan geliyor bir yağız uşak
Belinde tabanca, Trablus kuşak
Çiçekler misk kokar, ekinler başak
Sevgiyle yaşardı köyümde insan.

Çamlı tepelerde ses yankılanır
Kimi İnbaşı’ndan köye yollanır
Gelinler kınalı, postal pullanır
Neşeyle coşardı köyümde insan.

Tavşan ekmeğiyle, yemlikler biter
Yoğurtlar taş gibi, çiğirdik tüter
Yaylacı vaktidir horzanlar öter
Şevk ile koşardı köyümde insan.

Ardıçlar, armutlar defter olmuştu
Sevdalı sözlerle yazı dolmuştu
Hangi kıza aşık, kim vurulmuştu?
Sevdayla taşardı köyümde insan.

Halil İbrahim, nerde güzel yaylalar
Dağlardan ses veren uzun havalar
Viran olmuş evler, beyler ağalar
Coşkuyla yaşardı köyümde insan.

                                     H.İbrahim SAKARYA




EY YAR

 

Ey yar hatırladın mı?

Sana SENİ SEVİYORUM  dedim, ilk defa. Öyle sakladım  heyecanımı, korkumu ,utancımı,öylesine bıraktım kendimi kollarına.Annem gibi sarıldım.Ama farklıydı tadın.Kokun başımı döndürüyordu.Her şey silindi yanındayken aklımdan.Sanki bir

hayal aleminde yaşıyor gibiydim.Mutluluktan uçtum, bilmiyorum farkında mıydın.

Hiç bitmesin istiyordum, gecenin.Üşümeme rağmen yanıyordu yüreğim.Titriyordum, farkındaydım seninde titrediğinin.Ama neden? Soğuktan mı ey yar? Yoksa aşktan mı?

 

Sen,ben yalnız değildik o gece.Hüzün bizimleydi hep.Ağlamadım tuttum kendimi.

Ama şimdi gel gör beni ey yar! Özledim seni hala özlemekteyim. Gitme! demeyi ne

çok istedim. Korktum beni ret edersin diye.  Sustum. Benimle kal  diyemedim,

diyemedim  ey yar!

 

Mutsuzum şimdi ölesiye mutsuz.Her şey bana seni hatırlatıyor.Şarkılarda sen, şiirlerde,

akan suda ,gökyüzündeki bulutta, yağan yağmurda ,doğan günde, batan gecede ve

olmayan sabahlarda hep sen varsın.Nasıl dayanayım ben şimdi ey yar?

 

Gelir misin ağlasam , gülmesem sensiz.Zaten gülmüyorum gittiğinden beri.Yaşamıyorum.Acılarla boğuşuyorum.Sensiz geçen her saniye dayanılmaz acılar

veriyor bana. Beni anlıyor musun ey yar?

 

Ben çaresiz ümitsiz aşkların esiriyim.Ben alev alev  yanan  ateşlerin ortasında bir

damlayım. Yok olmama izin verme ey yar!

Hacer Uysal Serin

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol