TAKVA YEŞİLİ
Ten sanatın mükemmel, din sanatın nasıldır?
Bakan gönence erer, hilâl kaşlı yüzünde,
İçindeki bahçeden meyve vermek asıldır
Seni gören erenler kaymaklansın özünde.
Gazide kılıç ama hırsızda açar kapı
Padişah tokadı ye rezilden içme hapı
Rabbin nazargâhıdır kalp denen nurlu yapı
Takvanın yeşilliği çiçeklenen özünde.
Bu dünya oyun yeri, ölüm karanlık gece
Can denizinde inci dudaktan çıkan hece
Sohbetle mest olanlar çevrende dönsün nice
İnanç gülleri açsın gonca gonca sözünde.
Takva dükkânı yoktur, satılmaz hiçbir yerde
Özü bir sözü bir ol derman ol bin bir derde
Din sanatın işlensin derununa seherde
Hakka vuslatın yakın mevsimlerin yazında.
9.10.2010
H.İbrahim SAKARYA
UTANSIN
Yetiş öğretmenim, boğ karanlığı,
Aydınlık olmazsa, güneş utansın.
Çağla sen, aratma coşmuş ırmağı
Güller bitirmezse, toprak utansın.
Önümde yol göster, kılavuzum ol,
Hedefe varmazsam, yollar utansın.
Yeter ki, başımda çobanım ol,
Kurda yem olursam, dağlar utansın.
İlmin ile nesle şöyle bir serpil,
Nesil göğermezse, yağmur utansın.
Mendilini al sen, gözyaşlarını sil,
Eğer ağlamazsa, zaman utansın.
Göster öğretmenim barış yolunu,
Silahlar susmazsa, zaman utansın.
Bir araya getir, kurdu koyunu,
Oyun bozulursa, bozan utansın.
Selâm öğretmenim, yürekten selâm,
Sana ulaşmazsa, yeler utansın.
Ne desem de ben anlatamam,
Yardıma koşmayan kalem utansın.
(İsmail Hekim TAŞKIRAN)
KIZIYORUM
Tadım kalmadı doğru düzgün
Sabah yorgunum akşam üzgün
Rüyamda seni görmediğim gün
Öyle çok kızıyorum ki geceye
Yönümü dönerim senden yana
Koklarım havayı kana kana
Kokun ulaşmayınca bana
Öyle çok kızıyorum ki yele
Sıladan koparıp gurbete çağırdı
Beni oldum olası yerdi kayırdı
Bülbülü gonca gülünden ayırdı
Öyle çok kızıyorum ki feleğe
Aylardır değmedi elim ellerine
Yastığa sarılıyorum senin yerine
Sahip olamamış kokuna terine
Öyle çok kızıyorum ki yatağa
Saymakla bitmez ayrılığın nedeni
Allah kahretsin buna mecbur edeni
Cana hasret koydu gencecik bedeni
Öyle çok kızıyorum ki gurbete
Ağılar doldu ekmeğime aşıma
İnanılmaz ağrılar girdi başıma
Çilem sır kalsın mısralara taşıma
Öyle çok kızıyorum ki kaleme
Adem Durmazer
Ey yar hatırladın mı?
Sana SENİ SEVİYORUM dedim, ilk defa. Öyle sakladım heyecanımı, korkumu ,utancımı,öylesine bıraktım kendimi kollarına.Annem gibi sarıldım.Ama farklıydı tadın.Kokun başımı döndürüyordu.Her şey silindi yanındayken aklımdan.Sanki bir
hayal aleminde yaşıyor gibiydim.Mutluluktan uçtum, bilmiyorum farkında mıydın.
Hiç bitmesin istiyordum, gecenin.Üşümeme rağmen yanıyordu yüreğim.Titriyordum, farkındaydım seninde titrediğinin.Ama neden? Soğuktan mı ey yar? Yoksa aşktan mı?
Sen,ben yalnız değildik o gece.Hüzün bizimleydi hep.Ağlamadım tuttum kendimi.
Ama şimdi gel gör beni ey yar! Özledim seni hala özlemekteyim. Gitme! demeyi ne
çok istedim. Korktum beni ret edersin diye. Sustum. Benimle kal diyemedim,
diyemedim ey yar!
Mutsuzum şimdi ölesiye mutsuz.Her şey bana seni hatırlatıyor.Şarkılarda sen, şiirlerde,
akan suda ,gökyüzündeki bulutta, yağan yağmurda ,doğan günde, batan gecede ve
olmayan sabahlarda hep sen varsın.Nasıl dayanayım ben şimdi ey yar?
Gelir misin ağlasam , gülmesem sensiz.Zaten gülmüyorum gittiğinden beri.Yaşamıyorum.Acılarla boğuşuyorum.Sensiz geçen her saniye dayanılmaz acılar
veriyor bana. Beni anlıyor musun ey yar?
Ben çaresiz ümitsiz aşkların esiriyim.Ben alev alev yanan ateşlerin ortasında bir
damlayım. Yok olmama izin verme ey yar!
Hacer Uysal Serin